Çıpalama etkisi, birey bilinmeyen bir niceliği tahmin etmeden önce belirli bir veriyi dikkate aldığında oluşur. Bireyin edindiği ilk veri zihninde bir çıpalama etkisi oluşturur; bu da birey farkında olmadan vereceği kararları ve davranışları orantısız etkiler. Yapılan araştırmalarda bireylerin yargıları hiçbir enformasyon içermeyen bir veriden bile etkilendiği tespit edilmiştir. Bu olgu bireyin karar alma sürecinde doğru tercih yapmasını engeller. Böylece bir bilişsel yanlılık oluşur.
İnsan bilinci İki farklı türde çıpalama etkisi üretir. Birey karar alma sürecinde karşılaştırma yaparken yani ayarlama yaparken meydana gelen bir çıpalama etkisi var. Bir de bireyin maruz kaldığı verinin etkisiyle bilincinde oluşan bir çıpalama etkisi var. Çıpalama etkisini detaylandırmadan veri ve enformasyonun farkını da açıklamak istiyorum. Veri belirli bir anlam taşımayan ham madde içeren bireysel bir birimdir. Bilgi/enformasyon ise mantıksal bir anlam taşıyan ve işlenmiş bir veri grubudur. Bilginin sizi yönlendirmek gibi bir amacı vardır; verinin ise yoktur. George Orwell’ın 1984 adlı eserinde veriyi enformasyona dönüştüren ve propaganda yapan birimin ismi Hakikat Bakanlığıdır. Bu ismi seçmesinin nedeni manipüle edilen verinin enformasyona dönüştürülmesine bir atıf vardır. Çünkü “hakikat” inanç yolu ile erişilen enformasyondur. Gerçek ise şüphe ile araştırılan sonra bilimsel metotlarla doğrulanan bilgidir. Epistemolojiye göre doğru ise gerçeğe en yakın bilgidir. Çünkü gerçek idealdir ve henüz ulaşılmamış olandır.
Geçmişi kontrol eden geleceği kontrol eder. Bugünü kontrol eden geçmişi de kontrol eder.
-1984, George Orwell
Daha önceki “Bilişsel Yanlılk” yazımda belirtiğim gibi yaklaşık 188 tane bilişsel yanlılık biliniyor. Bu bilişsel yanlılıklar icat edilmemiş yalnızca keşfedilmiştir. Çıpalama etkisi daha önce gözlemlenmiş olmasına rağmen deneylerle bu bilişsel yanlılığı Daniel Kahneman ve Amos Tversky görünür kılıp, literatüre kazandırmıştır. İkili 1974 yılında bir deney tasarlıyor. Denekler, 0-100 arası sayların olduğu bir çarkıfeleği çeviriyor ve çarkıfelek bir sayının üstünde durduğunda deneğe “Afrika ülkelerinin Birleşmiş Milletler’deki yüzdesi kaçtır?” diye soruluyor. Ancak çarkıfelek hileli ve yalnız 10 ile 65 sayılarında duruyor. Deneklere, önce oranın çarkıfelekte gelen sayıdan daha yüksek mi yoksa daha düşük mü olduğu, sonra ise oran tahminleri soruluyor.
Afrika ülkelerinin Birleşmiş Milletler’deki yüzdesinin medyan tahminleri, başlangıç noktalan olarak 10 ve 65’in verildiği gruplarda sırasıyla 25 ve 45 çıkıyor. Bu arada Birleşmiş Milletlere üye toplam 193 ülke var. Bunların 54 tanesi Afrika ülkesidir, oranı ise 27,97’dir. Aradaki farkın tek sebebi ilk başta gözlemlenen çarktaki sayıdır. Üstelik konuyla hiç ilgisi olmayan bu sayı ikinci soruya verdikleri cevaplarda ciddi bir fark yaratıyor. Böylece bu deneyde çıpalama etkisinin varlığı kanıtlanıyor. Artık, birçok deney tasarlanıp çıpalama etkisinin nasıl çalıştığı çözümlenmeye çalışılıyor.
Ayarlama bireyin çıpalama etkisinden uzaklaşmak için nedenler bulma çabasıdır. Birey karşılaştırma ve argüman geliştirmeye çalışarak karşılaştığı durumda doğru kararı almaya çalışır. Karar almadaki bu sürece ayarlama deniliyor. Yalnız, ayarlama çaba isteyen bir süreçtir. Bireyler zihinsel kaynakları tükendiğinde ya bellekleri sayılarla dolu olduğunda ya da hafif sarhoş olduğunda, daha az ayar yapar böylece çıpalama etkisinde kalır. Çıpalama etkisinden kaçınıp doğru karar almak için argümanlar bularak doğru yönde ayarlama yapmamız gerekir. Birçok durumda bireyler, ilk verinin etkisinde tahmin yürütürler. İlk veri, bireye ima edilebilir ya da birey kısmi bir hesaplama sonucu bu veriye ulaşabilir. Her iki durumda da bireyin ayarlama denemesi genellikle yetersiz kalır. Özetle farklı veriler farklı tahminlere yol açar, bu tahminler de yanlıdır. Böylece birey doğru kararı alamaz.
Emlakçılardan gerçekten satışa çıkarılmış bir eve değer biçmeleri isteniyor. Denekler 4 gruba ayrılıyor ve her bir gruba aşağıda yer alan fiyatlar veriliyor. Ardından her birinden evi satın almak için ödeyeceği makul bir fiyatı soruluyor.
Satış Fiyatı | Emlakçıların Tahmini |
119.900 | 111.454 |
129.900 | 123.209 |
139.900 | 124.653 |
149.900 | 127.318 |
Satış fiyatındaki 30.000 dolarlık artış, emlakçıların tahminlerinin 16.000 dolar artmasına yol açıyor. Emlakçılara daha sonra kararlarını etkilemiş olan faktörler soruluyor. Ancak, emlakçılar ısrarla liste fiyatının yanıtları üzerinde hiçbir etkisi olmadığını belirtiyor. Fakat, deneydeki çıpalama etkisi %41 oranında gerçekleşiyor.
Bir eve ne kadar para ödemeniz gerektiğini düşünürken, talep edilen fiyattan etkilenirsiniz. Aynı ev, liste fiyatı yüksekse düşük olmasına kıyasla daha değerli görünür, bu sayının etkisine karşı koymaya kararlı olsanız bile; bu böylece devam eder. Diğer bir taraftan ne kadar profesyonel olursanız olun çıpalama etkisine karşı savunmasızsınız. Tahminler ve ödemeye istekli olunan tutarlar üzerinde yapılan sayısız araştırmada benzer çıpalama etkileri görülmüştür.
İki grup deneğe, 5 saniye içerisinde, karatahtaya yazılı olan sayısal ifadeyi sonucunu tahmin etmeleri isteniyor:
Birinci grup : 8x7x6x5x4x3x2x1=?
İkinci grup : 1x2x3x4x5x6x7x8=?
İnsanlar bu tür soruları hızla yanıtlamak için, birkaç hesaplama yapıp sayıyı ekstrapolasyon ya da ayarlama yoluyla tahmin ederler. Ayarlamalar genelde yetersiz olduğundan, bu yöntem azımsamaya neden olur. Ayrıca, (soldan sağa) ilk birkaç çarpım adımının sonucu daha yüksek olduğunda, ilk ifadenin İkinciden daha büyük olduğuna hükmedilmektedir. Birinci grubun medyan tahmini 2.250, ikinci grubun medyan tahmini ise 512’di. İki çarpımın sonucu ise 40.320’dir. Aslında sonuçlar aynı olmasına rağmen birey birkaç işlemden sonra kestirme ama hatalı bir karar veriyor. Bu deney karar alma sürecinde ayarlamanın yetersizliğini ortaya çıkarmakatdır.
Yine öğrencilerle yapılan bir deneyde bir grup MIT öğrencisine bir bilgisayar mouse’u, bir kablosuz klavye, özel üretim çikolata, eleştirmenlerden yüksek not alan bir şarap gibi bazı ürünlere ne kadar para ödemeye razı olacaklarını sormuşlar. Ancak, deneklere bir ürüne ne kadar para vermeye hazır oldukları sorulmadan önce, sosyal güvenlik numaralarının -bir nevi T.C. numarası- son iki hanesini bir kâğıda yazmaları istenmiş (tesadüfi bir sayı) ve o ürüne bu parayı ödeyip ödemeyecekleri sorulmuş. Örneğin T.C. numaralarınızın son iki hanesi 5 ve 4’se bir klavye ya da şaraba 54 dolar ödeyip ödemeyeceğiniz soruluyor. Ardından da öğrencilerden o ürün için gerçekte ödemeye hazır oldukları maksimum fiyatı açıklamaları istenmiş.
Sonuçların ilginç olan yanı, öğrencilerin ödemeye hazır oldukları rakamlarla sosyal güvenlik numaralarının son iki hanesi, büyüdükçe daha fazla ödemeye hazır oluyor. Sosyal güvenlik numaralarının ürünlerin gerçek değeriyle herhangi bir ilgisinin olmadığı durumlarda bile bu bağlantı geçerliliğini koruyor, ödemeye hazır oldukları fiyatı etkiliyor. Öğrencilere sosyal güvenlik numaralarının son iki hanesinin belirledikleri değerleri etkileyip etkilemediği de sorulmuş ve hepsi hayır demiş (S.134, Tamamen Duygusal, Dan Ariely ve Jeff Kreisler).
Ayarlama süreci dışında bireyin maruz kaldığı verinin etkisiyle bilincinde oluşan bir çıpalama etkisi var. Uzmanlar buna çağrışımsal tutarlılık diyor. Çağrışımsal tutarlılık, cümleleri ve/veya görselleri amaçlı kullanarak birbiriyle bağdaşan düşüncelerin seçici bir biçimde bireyin bilincinde etkinleştirilmesidir. Bu olgu bireyin bilincinde sistematik yanlışlar yaratır. Bu da bireyi kandırılabilir kılar ve inandığı herhangi bir şeye çok güçlü bir biçimde inanmaya yatkın hale getirir. Çünkü bireyin bilinci çıpanın doğru olduğu bir dünya kurmak için sürekli yeni gelecek simülasyonları oluşturur.
Reklam sektöründe çalıştığım dönem viral olan ünlü illüzyonist Deren Brown’un çağrışımsal tutarlılık ile ilgili yaptığı bir çalışma var. Bu çalışmada iki reklamcı bir çalışma için bir ofise davet ediliyor. Bir otomobil reklamcıları alıp ofise götürüyor ama bütün bu yolculuk kurgulanmış. Aynı semboller birçok kez reklamcılara rastlantısalmış gibi gösteriliyor. Sonunda ofiste onlara iş briefi veriliyor ve çıkan çalışmalar Deren Brown’un öngördüğü gibi oluyor; çünkü Brown çağrışımsal tutarlılıkla mesajı reklamcılara iletmiştir. Aşağıda çalışmayı izleyebilirsiniz.
Thomas Mussvveiler ve Fritz Strack, çağrışımsal tutarlılığın çıpalama etkisindeki rolünü ispatlamak için bir deney tasarlamıştır. Bu deneyde katılımcılara ısıyla ilgili çıpalama soruları yöneltiyorlar.
“Almanya’daki yıllık ısı ortalaması 20°C’den yüksek midir, yoksa düşük mü?”
Başka bir gruba ise:
“Almanya’daki yıllık ısı ortalaması 5°C’den yüksek midir, yoksa düşük mü?”
Ardından tüm deneklere kısa bir süreliğine tanımlamaları istenen sözcükler gösteriliyor. Araştırmacılar, deneklerin algıda seçicilik ile 20°C sorusu sorulanların yazla ilgili (güneş ve kumsal gibi) sözcükleri; 5°C sorulduğu deneklerin ise de kışla ilgili (don ve kar gibi) sözcükleri daha rahat fark ettiğini tespit ediyor. Böylece, uyumlu anıların seçilerek etkinleştirilmesinin çıpalama etkisine yol açtığı kanıtlanıyor. Yıllık ısı tahminleri bu yanlı düşünce örneklemlerine dayandığından, kendileri de yanlıdır. Daha önceki Batık Maliyet Yanılgısı yazımda belirtğim gibi birey yeni karar alırken kendiyle çelişmemeye ve geçmiş kararları ile uyumlu olmaya çalışıyor. Burada da aynı durum geçerli birey verdiği kararla ilgili kanıtlar toplanmaya çalışıyor.
Post-truth, iletişim kanallarının artığı ve veri doğrulamasının zorlaştığı bir dönemde başta troller sonrasında ise siyasetçiler tarafından kullanılan asimetrik bir enformasyon tekniğidir. “Hakikat sonrası, doğruların ortak nesnel deliller yerine bir takım duygu ve inançlarla belirlenmesini anlatan felsefi ya da politik kavramdır. Hakikati anlamaya yarayan nesnel standartların yok olması ya da olgular, bilgiler, görüşler ve inançların birbirine girmesi şeklinde ortaya çıkabilir.” Vikipedinin post-truth tanımı doğruların eğilip bükülmesini olağan çıplaklığıyla açıklıyor. Bu olgu da çıpalama etkisinden besleniyor.
Daniel Kahneman, Hızlı ve Yavaş Düşünme eserinde olguyu: “Mesajın özü, eldeki enformasyona dayalı öyküdür; enformasyon nicelik bakımından yetersiz ve kalitesiz olsa bile: örneğin yaralı bir dağcının kahramanca kurtarılışı hakkındaki bir öykünün çağrışımsal belleğiniz üzerindeki etkisi, bir haber ya da bir film sinopsisi okuduğunuz zamanki gibidir. Çıpalama, bu çağrışıma dayalı etkinleştirmenin sonucudur. Öykünün doğru ya da inanılabilir olup, olmaması önemsizdir. Rasgele çıpalamaların güçlü etkisi bu olayın aşırı bir örneğidir, çünkü rasgele bir çıpalamanın hiçbir bilgi sağlamadığı açıkça ortadadır.” açıklıyor.
Post-truth açısından da çıpalama etkisi bizi yalanlara karşı savunmasız bırakıyor. Çünkü önemli olan bilgini doğru olup, olmaması değil ilk defa ve sürekli dillendirilmesidir. Bu arada Karaköy videosunu izleyen İsmet Berkan aklıma geldi. Diğer bir taraftan ekonomi yönetimi bir tür algı yönetimidir. Bunun için son dönemde Türkiye’nin ekonomi yönetimin örnek alındığını hatta kıskanıldığını defaatle duyuyoruz!
Lee McIntyre, Hakikat Sonrası adlı eserinde: “Donald Trump, başkanlığın ilk yılında 2.140 yalan söylemiş. İkinci yılının ilk altı ayında yalanlarını ikiye katlayıp 4.230’a çıkarmış. Twitter’da mitinglerde, basın toplantılarında, resmî açıklamalarda, her yerde uydurmuş. NATO giderleri hakkında, işsizlik hakkında, seks ilişkileri hakkında, Rusya ile bağlantıları hakkında, Meksika duvarı hakkında, İngiltere kraliçesini bekletmesi hakkında, olamayan çelik tesisleri hakkında. Hemen her konuda yalanlar söylemiş ve söylemeye de devam ediyor. Bunlar bir siyasetçinin sıkıştığı anlarda uydurduğu yalanlar değil. Bunlar siyasetçinin kendisine bir evren kurmak ve bu evrene kitleleri ikna etmek için başvurduğu araçlar, bir inşaatın tuğlalarıdır.” diye belirtir.
Tarihin en korkunç rejiminden ikisi 20. yüzyılda iktidara geldi. İkisi de gerçeğin sakatlanmasına ve ortadan kaldırılmasına dayanıyordu.
HAKİKATİN ÖLÜMÜ, MICHIKO KAKUTANI
Bu olguyu Stuart Sutherland, İrrasyonel adlı eserinde şöyle açıklıyor: “İnsanlar hazırda onlara sunulmuş bir varsayımdan uzaklaşmak konusunda isteksizliklerdir. Rastgele seçilmiş dahi olsa, herhangi bir konuda doğru yöne uzaklaşsalar dahi çok fazla uzaklaşamazlar. Bu uç noktaların gerçek ve doğru olan değerlere eşit miktarda uzak olacağına yönelik bilinçsiz bir ön kabulden kaynaklanır. Doğal olarak da çıpalama etkisi altında kalmak çelişkili kararlara neden olur.” Joseph Goebbels’in farkettiği belki de çıpalama etkisiydi, yalan attıldığında ve bu yalan istikrarlı bir şekilde tekrar edildiğinde kitle için bir mevzi/çıpa oluşturuluyor.
Tek maddenin görüşüldüğü pazarlıklarda -örneğin alıcıyla satıcı arasındaki tek sorun fiyat olduğunda- ilk hamleyi yapmak avantaj sağlar. İlk hamleyi yapan çıpayı atar diyebiliriz. Karşı taraf fahiş bir teklifte bulunursa, aynı ölçüde aşırı düşük bir karşı teklif vererek müzakereyi devam ettirebilirsiniz.
Ayrıca, Adam Galinsky ve Thomas Mussweiler adlı psikologlar, müzakerelerde çıpalama etkisine karşı koymak için daha incelikli iki yol öneriyor. Birinci yol, müzakerecilerin çıpalamaya karşı argümanlar bulmalarını öneriyor. Örneğin birinci taraf, karşıtının kabul edebileceği asgari teklife ya da anlaşmazlık halinde karşı tarafın yükleneceği maliyetlere odaklandığında, çıpalama etkisi azalır ya da ortadan kalkar. Bu yöntemde kazançtan ziyade kayıpların tartışılmaya açılması ve müzakerenin yürütülmesi önemlidir. Kayıptan Kaçınma Yanlılığı yazımda belirtiğim gibi insan kazanmaktan çok kaybetmemeye eğilimlidir. İkinci yol ise, bilinçli bir “tersini düşünme” stratejisi ile çıpalama etkilerine karşı iyi bir savunma geliştirmektir.
Son olarak, müzakere sürecini bir oyun olarak düşünürsek, siz oyuna katıldıktan sonra, ilk gördüğünüz oyun olmaktan çıkar. Fizikte bu etkiye, Heisenberg’in Belirsizlik İlkesi adı verilir; bir sistemle karşılıklı etkileşim içinde bulunuyorsanız, o sistemi değiştiriyorsunuz dernektir. Müzakereyi bir süreç devam eden bir oyun olarak görmek gerekir.
Çıpalama etkisini yaratan bilişsel mekanizmalar bizi yönlendirmelere maruz bırakıyor. Markalar ve satış temsilcileri de bizim bu yanlılığımızı suiistimal etmek istiyor.
Kapalı çarşıda almak istediğiniz halının değerini size kanıtlamak için başka bir halıyı gözlerinizin önünde parçalarlar. Diğer bir taraftan yine kapalı çarşıda kuyumcular size daha pahalı bir bileziği satmak için başka bir bileziği ezip kullanılamaz hale getirir. Burada amaç sizin için bir çıpa noktası oluşturmaktır. Böylece almaya niyetlendiğiniz ürünün ne kadar değerli olduğuna inanmanızı sağlamaktır.
Çıpalama etkisi örneğin, keyfi ölçek ayarlamasının neden etkili bir pazarlama taktiği olduğunu açıklıyor. Iovva’daki Sioux City’de bir süpermarket bir deney yapılıyor. Müşterilere Campbell hazır çorbasının normal fiyattan %10 indirimli bir promosyonlu fiyatı sunuluyor. Bazı günlerde raftaki bir tabelada KİŞİ BAŞINA 12 KUTUYLA SINIRLIDIR, bazı günlerdeyse KİŞİ BAŞINA SINIR YOKTUR yazıyor. Müşteriler sınır konulan günlerde, sınırın kaldırıldığı günlerdekinin iki katı kadar, ortalama 7 kutu alıyor. Çıpalama etkisi yanında kıtlık oluşturularak aynı zamanda malın raflarda hızla tükendiğini ima ediliyor. Böylece müşteriler mal stoklamaya sevk ediliyor.
Hermes, fiyatı 12.000 ile 380.000 doları bulan Birkin çantalarını raflarda sergilemiyor. Hermes bu ürünü tezgah altından satıyor, talebe yetişemediğini ima ederek bu pahalı çantayı kolaylıkla satıyor. Bir vloggerın aslında Birkin çantanın bütün mağazalarda bulunduğunu ve ısrar edilince satıldığını fark etmesiyle Hermes’in bu yaklaşımı ortaya çıkmıştı.
Campbell ve Hermes örneklerinde çıpalama etkisi ve kıtlık oluşturma ile bireyin tüketime yönlendirilmesi vardır. Sendhill Mullainathan ve Eldar Shafir Kıtlık adlı kitaplarında kıtlığın bireyin dikkatini esir alıp ve onu hatalı kararlar almaya nasıl sevk ettiğini işlemişlerdir. Kıtlık durumu tüketimi tetikler son günlerde ayçiçek yağı kuyruklarının oluşma nedeni de budur.
İnsan vazgeçebileceği şeylerin sayısı oranında zengindir.
-Henry David Thoreau
Birleşik olaylara ilişkin değerlendirmelerde özellikle planlama bağlamında çıpalama etkisi ile başarıya doğru bir yanlılık oluşur. Bir girişimin başarıya ulaşması, yeni bir ürünün geliştirilmesi ve pazarlama yatırımının getirisi genellikle birleşik niteliktedir. Girişimin başarılı olması için, bir dizi olayın her biri meydana gelmelidir. Bu olayların her biri çok muhtemel olduğunda bile, olayların sayısı fazlaysa genel başarı olasılığı bir hayli düşecektir. Birleşik olayların olasılığını abartma yönündeki genel eğilim, bir planın başarılı olma ya da bir projenin vaktinde tamamlanma ihtimalinin değerlendirilmesinde yersiz iyimserliğe neden olur.
Birçok bileşenin olduğu bir planda bir bileşende oluşacak aksama başarısızlık olasılığını artırır. Çıpalama nedeniyle, insanlar karmaşık sistemlerde başarısızlık olasılıklarını azımsamaya eğilimli olurlar. Böylece, çıpalama etkisi yanlılığının yönü bazen olayın yapısından çıkarsanır. Birleşikliğin zincir benzeri yapısı abartmaya, ayrışıklığın huni benzeri yapısı ise azımsamaya yol açar.
Bu bağlamda planların en iyi durum senaryoları olduğu unutulmamalıdır. Gerçek sonuçları tahmin ederken, planlara çıpalanmaktan kaçınmalıyız. Bunu yapmanın en iyi yolu, bir planın hangi açılardan aksayabileceğin düşünmek ve risk analizi yapmaktır. Ünlü Murphy yasasını hatırlamakta fayda var: Eğer bir işi halletmek için birden fazla olasılık varsa ve bu olasılıklardan biri istenmeyen sonuçlar veya felaket doğuracaksa kesinlikle bu olasılık gerçekleşecektir.
Bireyin düşünce ve davranışları hiç dikkate almadığı, hatta farkında bile olmadığı uyaranların etkisinde kalabilir. Tetikleme konusundaki araştırmalarda; bireyin düşünce ve davranışlarının o anki ortamdan çok fazla etkilendiğini ortaya koymaktadır. Birçok kişi tetikleme sonuçlarını öznel deneyimi ile bağdaşmadığı için inanılır bulmaz. Bazıları da öznel eylemlerini ve özerklik hissini tehdit ettiği için bu araştırma sonuçlarından rahatsız olur.
Çıpalama etkisinin her zaman farkında olmaya çalışmalısınız. Çıpalamanın olmadığı bir ortam yoktur. Bütün mekanlar bir mesaj taşıyıcıdır; çünkü bir amaç için tasarlanmışlardır. Bütün mağazalar size daha fazla satış yapmak için tasarlanmıştır. Siz bir hizmeti veya ürünü nadiren alsanız bile o ürünü size satmaya çalışan marka/kişi için yalnızca bir istatistiksiniz.
Not 1: Çapa etkisi, çapalama etkisi gibi isimler de çıpalama etkisi için kullanılmaktadır. Fakat çapa tarımsal bir alettir ve hatalı kulanımdır. Gemilerde kullanılan ve geminin demirlemesini sağlayan araç çıpadır.
Not 2: Post-truth kavramınında hakikat sonrası olarak çevirilmesini doğru bulmuyorum, “gerçek sonrası” daha isabetli bir çeviri olurdu. Yukarıda hakikatin inançla ulaşılan bir bilgi olduğunu açıklamaya çalıştım.
Karar alma mekanizması ve bilişsel yanlılık ile ilgili diğer yazılarımı da okuyabilirsiniz:
2 Comments
[…] Çıpalama Etkisi […]
[…] Çıpalama Etkisi […]