Karantina günlerinde ofisteki kütüphanemde daha önce alıp okumaya fırsat bulamadığım kitapları okumak için ayırdığımda bana ait olmayan bir roman gördüm. Bu Ece Temelkuran’ın Muz Sesleri romanıydı. Diğer kitaplar ile birlikte bu romanı da okudum. Bu kitap bir dönem beraber çalıştığımız bir iş arkadaşımındı. Bizim yoğun saha çalışması yaptığımız bir dönemde işten ayrılmıştı. Oysa çok nitelikli ve gelişime açık biriydi ve 2 yıl sorunsuz beraber çalışmıştık. Bu arkadaşım tarafından kitabın bazı cümlelerinin altı çizilmişti. Romanı okudukça altını çizdiği cümlelerden onun o dönemki duygu-durumunu da okuyordum. O zaman; o arkadaşımı dinlesem belki onu doğru yönlendirebilir ya da hiç değilse onu dinleyip, önemsediğimi hissettirebilirdim. Belki hala bizimle çalışıyor olurdu. Dinleme ile insanları tanımanın yanında onların varoluşuna önem verdiğimizi ortaya koyarız. Dinlendiğinin farkına varan insan sizin ile daha iyi iletişim kurup anlaşır. Böylece kişiler arasında nitelikli uzun soluklu bir ilişki kurulur.
Dinlemesini biliyorsun, ki bu mühim bir meziyettir. Hiçbir şeye yaramasa bile insanın boşluğunu örter, karşısındakiyle aynı seviyeye çıkarır!
Ahmet Hamdi Tanpınar
Hayatımızın genelinde iyi bir dinleyici olduğumuzda iletişim yeteneğimiz artar ve artan iletişim yeteneğimiz başta aile, sosyal çevre ve iş hayatında bize başarı olarak döner. Birçok başarılı lider en başta iyi bir dinleyicidir. Peki, nasıl iyi bir dinleyici olabiliriz?
Duyma, herhangi bir sesi fiziksel olarak duyma/işitme sürecine verilen addır. Dinleme ise duyulan sesin çözümlenmesi ve anlamlandırılmasını kapsar. Araştırmalar; ortalama bir insanın 24 saatlik bir süre içinde yaklaşık 25.000 kelime duyduğunu gösteriyor. Çok fazla kelime duysak bile beynimiz hepsini işlemez yani dinlemeye dönüşmez. Eğitim ile ilgili yapılan hatırlatmaya yönelik araştırmalarda; çoğu insan 5 gün sonra dinlediği şeylerin sadece %17-25’ini hatırlar. Buna rağmen bildiklerimizin % 85’ini dinleyerek öğreniriz. Boşanmaların 1. nedeni eşlerin birbirini dinlememesi olduğunu belirtmekte fayda var.
Konuştuğun zaman sadece bildiğini tekrarlarsın ama dinlersen yeni şeyler öğrenebilirsin.
Dalay Lama
İyi bir dinleyici olabilmek için aktif dinleyici olup karşı tarafın anlatmasına yardımcı olmamız veya en azından dinlediğimizi karşımızdakine hissettirmemiz gerekir. Aktif dinleme sırasında karşı tarafı rahatlatmak ve anlatılan konuyu öğrenmek için açımlama, açıklık getirme ve geri bildirim yöntemlerini kullanılırız. Karşı taraf konuşmasını bitirdiğinde size söz hakkı verecektir. Onun için anlatanı bölmemek önemlidir. Karşınızdaki kişi sizden tavsiye, farklı bir bakış açısı veya yalnızca dinlemenizi de istiyor olabilir.
Dinleyenin, konuşanın söylediklerinden ne anladığını kendi sözcükleriyle ifade etmesidir. Açımlama için şu sözler kullanılabilir: “Anladığım kadarı ile…”, “Başka bir deyişle…”, “Yani…” gibi. Bu bir biçimde anlatılanları basitçe tekrarlamaktır. Buradaki amaç anlatılan konunun odağını netleştirmeye ve mesaj bütünlüğünü kavramaya yöneliktir. Amaç karşı tarafa dinlediğinizi hissettirmenizdir.
Açıklık getirme, açımlama ile birlikte ele alınır. Resmin bütününü görene kadar sorular sormak anlamına gelir. Konu ile ilgili ne kadar çok bilgi edinilirse karşıdaki kişiyi o kadar iyi anlamak mümkün olur. Dinleme sırasında anlaşılamayan sözlerin açıklanması istenir. Açıklayıcı ancak açık uçlu olmayan sorular sorulur, soruların yönlendirici olmamasına özen gösterilir. Ne?, ne zaman?, nerede?, nasıl?, neden? ve kim? soruları sorularak konu eksiksiz öğrenilmeye ve anlaşılmaya çalışılır.
Bilmek sorumluk gerektirir. Bilmekle ile hatırlamaktan sorumlu oluruz.
Bilmek sorumluluk gerektirir. Kurduğumuz diyalogda karşı tarafın daha önce anlattıklarından sorumlu oluruz. Çünkü iletişim yığılgandır ve birikerek ilerler. Her diyalogda iletişim yeniden başlamaz, ya bir önceki diyalogun devamı ya da farklı bir katmanında birikerek ilerler. Onun için bildiklerimizden sorumluyuz.
İki eş, arkadaş vs. düşünün biri sözde dinliyor ve ilgilenip hiç soru sormuyor. Tek taraflı konuşanda bir yerden sonra artık paylaşımı keser ve ilişkilerinin kalitesi düşer. İkili ilişkilerde karşı taraf ile ilişkinin derinliğinin ve kalitesinin artması ilgi/merak düzeyi belirler. Bir taraf iletişimde soru sormuyor veya ilgi göstermiyorsa bu size bir mesaj da olabilir çünkü hayatını size açmak(sakladığı bir şeyler olabilir) ve sizden soru almak istemediği için olabilir. Ya da sizinle resmi bir ilişki içindedir. Yani bu ilişki bir iş arkadaşlığı veya profesyonel ilişkidir.
Söylenenleri dinledik, açımlama yaptık, açıklık getirdik ve anladığımızı geri bildirdik. Bu noktada konu ile ilgili yargılamadan ne hissettiğinizi ne düşündüğünüzü karşı tarafa iletebiliriz. Geri bildirim, diğer kişinin kurduğu iletişimin etkisini anlamasını sağlar. Geri bildirimde önemli olan anında, dürüstçe ve destekleyici olmasıdır. Aktif dinleme saygı ve anlayış içinde olması gereken bir modeldir. Açık, samimi ve dürüst olunması gerekir. Savunulan düşünceye saygılı bir biçimde görüş bildirilmelidir.
“İnsanlar onlara ne söylediğinizi unutabilirler. İnsanlar onlara ne yaptığınızı da unutabilirler. Ama insanlar, onlara kendilerini nasıl hissettirdiğinizi asla unutmazlar.”
Maya Angelou
Özetle iyi bir dinleyici; susar, konuşanı rahatlatır, dinlemek istediğini, soru sorarak kişiye veya konuya ilgi duyduğunu gösterir. Karşı çıkmak yerine anlamak için dinler. Telefon, anahtarlık, kalem ve kağıt ile oynamaz. Konuşmacıya zaman tanır, sözünü kesmez, kendisini ifade etmesine imkan verir, öfke ve diğer olumsuz duygularını kontrol eder. Son olarak dinlemek demek karşı tarafın bütün taleplerini kabul etmek demek değildir. Dinlemek diyalogun ön koşuludur. Diyalog iki tarafın başta birbirini dinlemesi ve sonra birbirlerini ikna etmeye çalışmasıdır. Bu bir anlamada diyalektik sürecine benzer. Diyalogu da bir diyalektik olarak görmek gerekir. Karşı taraf tezini öne sürer, dinleyip anti-tezimizi öne süreriz ve tartışarak senteze yani uzlaşıya ulaşırız.